Kürt hareketi bu savaşta hangi siperde?

24.12.2013 Vatan

Türkiye'nin en güçlü üç isminin Recep Tayyip Erdoğan, Fethullah Gülen ve Abdullah Öcalan olduğunu düşünüyorum. Erdoğan ile Gülen bir süredir birbirleriyle savaşıyorlar. Öcalan'ın adım adım şiddetlenen bu savaş hakkında ne düşündüğünü en azından şimdilik bilmiyoruz. Ancak eldeki verilerden hareketle Öcalan'ın ve ondan hareketle Kürt siyasi hareketinin nasıl bir pozisyon alabileceği konusunu tartışmamız mümkün ve gerekli.
Kuşkusuz akla hemen Gezi direnişi geliyor. Kürt hareketi ilk günlerde Gezi'ye şüpheyle bakmış, bunun arkasında çözüm sürecini sabote etmek isteyen odakların bulunma ihtimalinden ürkmüş ve dolayısıyla olaya mesafeli yaklaşmıştı. Daha sonra PKK'nın üst düzey yöneticilerinin özeleştirisini yaptığı bu tutum hiç kuşkusuz hükümeti çok rahatlatmıştı. Ancak bu sefer durum çok farklı çünkü taraflar belli, kavga nedenleri hemen hemen biliniyor ve Kürt hareketinin her iki tarafla da belli bir tarihi var.

Hükümete yakın, Cemaat'e uzak

İşte o tarihe hızla göz attığımızda Kürt hareketinin Gülen cemaatine uzak, hükümete yakın olması akıllara yatabilir. Her şey bir yana hükümet bir süredir Abdullah Öcalan'ı merkeze alan ve hareketin tüm unsurlarını şu ya da bu ölçüde kapsayan bir çözüm sürecini yürütüyor. Ve Gülen cemaatinin bu sürece karşı olduğu algısı çok kuvvetli. Örneğin süreci en çok tıkayan sorunlardan biri olan KCK tutuklamalarının bir "Cemaat projesi" olduğu düşüncesi hakim, nitekim tutuklu BDP milletvekillerinin çıkmasını hükümetin istediği ama Cemaat'in engellediği ileri sürülüyor.
Kürt hareketinin Cemaat'e hep kuşkuyla baktığını Milliyet Gazetesi'nde yayınlanan İmralı Zabıtları'nda Öcalan'ın ağzından okumuş ve Kandil'deki geri çekilmeyle ilgili basın toplantısının ardından bizzat Murat Karayılan'dan dinlemiştik. Son Cemaat-hükümet savaşı üzerine Cemil Bayık, Mustafa Karasu gibi PKK/KCK yöneticilerinin de esas olarak Gülen cemaatini, özellikle de onun devlet içindeki paralel örgütlenmesini hedef aldıklarını gördük.

Cemaat'in tavrı

PKK tarafından sevilmemenin Fethullah Gülen'i ve onun cemaatini rahatsız ettiği tabii ki söylenemez. Bu hareket uzun bir süredir Öcalan ve PKK'sız bir çözümün mümkün olduğunda ısrar etti, buna AKP hükümeti ve Erdoğan'ı da belli ölçülerde ikna etmeyi başardı ancak Cemaat'in stratejisinin çözümü mümkün kılmadığı da uzun bir süre denendikten sonra anlaşıldı.
Bu yüzden hükümetin son çözüm sürecine Cemaat'i devre dışı bırakarak başlattığını, onunda bu sürece pek yardımcı olmadığını biliyoruz. Bununla birlikte Gülen'in yeni duruma uygun politika değişikliklerine gittiğine de tanık oluyoruz. Örneğin Irak Kürdistanı'nda yayın yapan Rudaw Gazetesi'ne verdiği mülakatta ( Gülen'den Kürtçe eğitim açılımı: Geç oldu ama iyi oldu ) ana dilde eğitimi "adil olmanın gereği" olarak sundu ve savundu. Gülen'in Kürt siyasi hareketinin yasal kanadından bazı isimleri Pennsylvania'da bizzat kabul etmesi de, Cemaat'in tutumunda bir yumuşama olduğunun, en azından bir diyalog arayışının işareti olarak görülmelidir.

Bundan sonra...

Şurası muhakkak ki, dün Gezi direnişi sırasında olduğu gibi bugün de Cemaat-hükümet savaşı sürerken Kürt hareketi istese krizi derinleştirecek adımlar atabilir ve hükümeti, dolayısıyla Başbakan Erdoğan'ı iyice zor durumda bırakabilir. Ama şu ana kadar atmadı, bundan sonra da atacağını sanmıyorum. Kimileri bunu, Kürt hareketinin, bilhassa Öcalan'ın, hükümete, dolayısıyla Erdoğan'a, bir ölçüde de MİT'e ve Hakan Fidan'a sahip çıkması şeklinde yorumluyorlar ve böyle yorumlamayı sürdürecek gibiler.
Şahsen Kürt hareketinin sahiplendiği şeyin hükümet ya da Erdoğan değil çözüm sürecinin kendisi olduğunu düşünüyorum. Eğer siyasi iktidar süreci ciddi ve dinamik bir şekilde sürdürürse Öcalan ve Kürt hareketini yanında görmeye devam edebilir, aksi takdirde iyice yalnız kalacaktır.
Bu da ülkedeki dengelerin iyice altüst olması anlamına gelecektir.



Destek olmak ister misiniz?
Doğru haber, özgün ve özgür yorum ihtiyacı
Bugün dünyada gazeteciler birer aktivist olmaya zorlanıyor. Bu durum, kutuplaşmanın alabildiğine keskin olduğu Türkiye'de daha fazla karşımıza çıkıyor. Halbuki gazeteci, elinden geldiğince, doğru haber ile özgün ve özgür yorumla toplumun tüm kesimlerine ulaşmaya çalışmalı ve bu yolla, kutuplaşmayı artırma değil azaltmayı kendine hedef edinmeli. Devamı için

Son makaleler (10)
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
18.12.2024 Transatlantik: Trump Erdoğan’ı neden övdü? PYD/YPG’nin geleceği Golani’nin zor sınavı
17.12.2024 Mehmet Altan ile Türkiye’nin gidişâtı (4): Suriye’nin geleceği - CHP’li belediyelere haciz
15.12.2024 11 soruda, YPG ya kendini fesheder mi ya da feshedilir mi?
15.12.2024 Murat Yetkin ile söyleşi: Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı
12.12.2024 Bahçeli’nin İmralı hamlesine seçmen nasıl bakıyor? Burak Bilgehan Özpek ile söyleşi
10.12.2024 Transatlantik: Suriye’yi nasıl bir gelecek bekliyor?
08.12.2024 Hamas, Hizbullah ve Esad: İran’ın “Direniş Ekseni” tarihe karışırken
06.12.2024 Behlül Özkan ile söyleşi: 1982’deki Müslüman Kardeşler’in Hama ayaklanmasından bugüne
04.12.2024 Murat Özçelik ile söyleşi: Türkiye Suriye’de ne yapabilir? Ne yapmalı?
22.12.2024 CHP ne zaman “Türkiye’nin birinci partisi” gibi davranacak?
22.09.2024 Ruşen Çakır nivîsî: Di benda hevdîtina Erdogan û Esed de
17.06.2023 Au pays du RAKI : Entretien avec François GEORGEON
21.03.2022 Ruşen Çakır: Laicism out, secularism in
19.08.2019 Erneute Amtsenthebung: Erdogans große Verzweiflung
05.05.2015 CHP-şi Goşaonuş Sthrateji: Xetselaşi Coxo Phri-Elişina Mualefeti
03.04.2015 Djihadisti I polzuyutsya globalizatsiey I stanovitsya yeyo jertvami. Polnıy test intervyu s jilem kepelem
10.03.2015 Aya Ankara Az Kobani Darse Ebrat Khahad Gereft?
08.03.2015 La esperada operación de Mosul: ¿Combatirá Ankara contra el Estado Islámico (de Irak y el Levante)?
18.07.2014 Ankarayi Miçin arevelki haşvehararı